VİCDANİ RET AÇIKLAMALARI
27 Ekim Cumartesi saat 11.00'de Ankara'daki İHD Genel Merkezinde, iki anti- militarist basın açıklaması yaparak vicdani retlerini açıkladılar. Kaos GL grubu, militarist kurum ve uygulamalara karşı olduklarını ve bu çerçevede vicdani red hakkını ve vicdani redlerini açıklayan insanları desteklediklerini ifade etti. İstanbul Tahakküm ve Savaş Karşıtları İnisiyatifi de savaşın, terörün meşrulaştırılmış hali olduğunu, tahakküm ve hiyerarşinin her biçimine karşı olduklarını açıkladı. İHD Genel Başkanı Hüsnü Öndül ise, İHD adına yapılan basın açıklamasında, vicdani red hakkını bir sivil itaatsizlik eylemi olarak gördüklerini ve desteklediklerini belirtti.

Vicdani Retçilere Destek
Tahakküm ve Savaş Karşıtları İnisiyatifi - İstanbul
KAOS GL
İzmir Savaş Karşıtları Derneği
Antimilitarist Feministler

 

 

ERDEM YALÇINKAYA'nın açıklaması
11 Eylül'de ikiz kulelere yönelik binlerce insanın ölümüyle sonuçlanan bir saldırı yapıldı. Bu saldın sonucunda Talibanla Amerika ve müttefikleri karşı karşıya geldi. Bir tarafta binlerce Afganın katili Taliban'ın, diğer tarafta Amerika ve müttefiklerinin bu savaşı; bana savaşın ve militarizmin ne kadar korkunç bir şey olduğunu tekrar hatırlattı.
Devletlerin iktidar kaygılarının ürettiği savaşlar, toplu katliamlarıyla, yol açtıkları açlıklar ve sefaletler insanlık için tekrar onarılamayacak yaralar açıyor. Ben her türlü savaşı, terörü ve şiddeti lanetliyorum ve bunlara alet olmayacağımı ilan ediyorum.
Ben hiçbir devlete ait değilim. Devletsiz, sınırsız, otoritesiz ve şiddetsiz bir dünya istiyorum. Devlet beni ordularına zorla alarak, insanları öldürmeye zorlayarak, bana insanları öldürmeyi öğreterek, bu düşüncelerimi yok etmek istiyor. Ben, düşüncelerimin ve hayallerimin yok edilmesine izin vermeyeceğim, çünkü bu dünyaya, birileri veya bişeylerin adına, ölmeye veya öldürmeye gelmedim.
Bu yüzden, sebebi ve sonuçlan ne olursa olsun, herhangi bir devletin ne ordusuna ne de başka bir kurumuna hizmet etmeyi reddediyorum. Aynı zamanda verilecek her türlü izin, tecil, çürük raporu gibi "hak" ve düzenlemeleri de kabul etmiyorum. Hakkımda açılabilecek davalarda avukat bulundurmayacak ve hukuki savunma yapmayacağım.
Bir kişinin ya da milyonların katili olmak istemiyorum.
Bedelli askerlik kandırmacadır; namlularında mermi olmak istemiyorum.
Her türlü şiddet insanlık dışıdır; şiddeti lanetliyorum ve yaşamımdan soyutluyorum.
Sonuç olarak ben hiçbir koşulda askere gitmeyeceğim. Ben buradan herkese askere gitmeme çağnsı yapıyorum ve herkesi, şiddetsiz eylemliliklerle, savaşa ve militarizme karşı dayanışmaya çağınyorum.

MEHMET TARHAN'ın açıklaması
Bugün Afgan halkının tepesine yağan bombalar 11 Eylül'de İkiz Kuleler'e çarptırılan uçaklarla binlerce insanın ölmesiyle ilişkilendiriliyor ve gerçekleştirilen saldırıya tüm dünyanın ortak olması bekleniyor. Şiddetin her türlüsünü lanetliyor, herhangi bir şiddet olayına katılmanın ya da gözyummanın yeni şiddet olaylarının kapısını açacağına ve herkesi sonraki tüm travmalardan sorumlu kılacağına inanıyorum. İktidar kaygısıyla devletler tarafından çıkarılan savaşların öncelikle yaşam hakkının ihlali olduğunu düşünüyorum. Gerekçe her ne olursa olsun yaşam hakkının ihlali bir insanlık suçudur ve uluslararası hiçbir sözleşme ya da yasa bunu meşrulaştıramaz. Bu nedenle hangi koşulda olursa olsun bu suça ortak olmayacağımı ilan ediyorum. Militarist aygıtların hiçbirinin hizmetinde olmayacağım.
Şiddetten arınmış, iktidar hesaplarından uzak, sınırsız ve doğayla barışık bir insanlığın özlemindeyim. Bunun pratikte var olmayışı düşüncelerimi ve bu yoldaki davranışlarımı değiştirmemi gerektirmez.

Ben devlet kurumunun gerekliliğine inanmıyor ve hiçbir devlete karşı aidiyet hissetmiyorum. Vatandaşlık görevi olarak addedilen eylemlerle militer yapıyı güçlendirmek ise hiç istemem. Vatandaşı olduğumu iddia eden devlet hayatiyetini devam ettirmek için beni askere almak, gerekirse uğruna ölüp-öldürecek bir savaş aletine dönüştürmek, dahası içine alarak yukarıda sözünü ettiğim insanlık suçuna dahil etmek istiyor. Buna izin vermeyecek ve inanaçlarımı koruyacağım. Eşcinsel olmam nedeniyle "hak" olarak sunulan çürük raporunu ise militer düzenin kendi çürüklüğü olarak algılıyorum.
Birey olarak herhangi bir devletin ordu ya da başka bir aygıtına hizmet etmeyeceğim. Mazeret sunmayı kendime ve insanlığa karşı hakaret olarak göreceğimden her türlü askerlik yapmama izni ya da ertelemeyi reddediyorum.
Sonuç olarak hiçbir şekilde askere gitmeyeceğim. Herkesi de askere gitmemeye, askerlikle ilgili hiçbir işlem yaptırmamaya, mernis ve vergi numarası gibi denetim mekanizmalarını reddetmeye, şiddetten arınmış eylemliliklerle dayanışmaya çağırıyorum.

- Savaşları durdurmanın yolu onun insan kaynağını kurutmaktır.
- Şiddetin her türlüsü insanlık suçudur.

Vicdani Retçilere Destek
Tahakküm ve Savaş Karşıtları İnisiyatifi - İstanbul
KAOS GL
İzmir Savaş Karşıtları Derneği
Antimilitarist Feministler

Tahakküm ve Savaş Karşıtları İnisiyatifi - İstanbul
Savaş devletlerin ya da iktidar mücadelesi veren her türlü organizasyonun, özel ya da kamusal mülkiyeti, din otoritesini, milli birliği, ulusal ya da uluslararası ekonomik dengeleri korumak; saf ırk yaratmak ya da başka bir ırkı ortadan kaldırmak; kendi ideolojisinin egemenliğini kurmak amacıyla, tüm bunlara dayalı politikalar üreterek giriştikleri silahlı eylemler bütünüdür. Bu bütüne savaşa meşruluk kazandırmak için cinsiyetçiliği, militarizmi ve şiddeti benimseyen bir yaşam tarzı edinen bir toplum yaratma çabası da dahildir. Savaş, terörün meşrulaştırılmış halidir.
Tüm savaşlara karşıyız
Çünkü;
* Tahakküm ilişkilerinin ve şiddetin içselleştirilmesinin karşısındayız,
* Hiyerarşik yaşamın karşısındayız,
* Herhangi bir amaç uğruna ölmenin, öldürmenin ya da bunların eğitimini almanın karşısındayız,
* Silah üretiminin,pazarlarının yaratılmasının ve transferinin karşısındayız,
* Doğanın tahribatının ve ekolojik dengenin bozulmasının karşısındayız,
* Bir dinin, milliyetin, ırkın, cinsiyetin ya da sınıfın egemenliğinin karşısındayız, insanın ve diğer canlıların birer nesne olarak kullanılmasının karşısındayız,
* Yaşamın tektipleştirilmesinin karşısındayız.
Bir tek kurşun atılmasa bile, silahların ve yukarıda saydığımız tüm nedenlerin sürekli olarak yeniden üretimini ve karşılıklı olarak kendi büyümesini de sağlayan mekanizmaların varlığının korunması barış hali değil, yine savaş halidir. Barış tahakkümsüz ve silahsız yaşamla olanaklıdır.
11 Eylül'den sonra başlayan savaşta taraf olmamız bekleniyor. Biz, tüm savaşları insansız bırakan taraftayız ve tüm vicdani redçilerin destekçisiyiz. Militarizmin insan kaynaklarını kurutun.

KAOS GL
Her devletin kendi gücü oranında konuştuğu ve gerisinin palavra olduğu
uluslararası arena, yeni bir savaşla sarsılıyor. Afganistan'a yönelik saldırının yansımaları "erkeklik" ve "askerlik" sarmalı ile kuşatılmış olan içinde yaşadığımız toplumda da karşılığını buluyor. Cinsiyetçiliğin ve homofobinin her zaman doruğa çıktığı savaş ortamında, Anadolu topraklarının öz evlatlarından olan biz eşcinsellerin barış saflarını tercih edeceğimizin ve savaşa karşı olduğumuzun bilinmesini isteriz.
Militarizmin kendinden menkul dokunulmaz kurumları eşcinsellere, hele ki askerlik sözkonusu olduğunda, pervasızca dokundu, sancıladı, aşağıladı, yaraladı ve hayatı zehir
etti. Başta ordu kurumu, bir eşcinsel için, eşcinsel olarak ulaşılması mümkün olmayan bir lütuf olarak sunuldu. "Erkeklik"in, kurumsal militarizmin kalesi olarak bilinen "ordu" kurumunun, kadınları ve eşcinsel erkekleri dışlaması, onların askerlik yapıp, savaşamayacağı anlamına gelmez elbette. Kadınların ve eşcinsel erkeklerin dışlanması, erkeklik ideolojisinin bir sonucudur. Sözkonusu ideoloji için kadın, "aç aç" için gerekli bir nesneden ibarettir. Aynı ideoloji ve onun hayat bulduğu kurumların başında gelen ordu, eşcinselliği "ibnelik"ten ibaret gördüğünden eşcinsel bireyi, insan yerine koymayıp aşağılar; ruhuna ve kişiliğine saldırır. Hakaret eder, değersizleştirir.
Militarizmin ideolojik yaklaşımına askeri psikiyatri bilimsel kılıf hazırlamaktan geri durmaz. Türkiye'de askeri psikiyatri hâlâ Amerikan Psikiyatri Birliği'nin DSM II'sini kullanır. Yani askeri psikiyatriye göre eşcinsellik, günümüz psikiyatri literatürünün tersine psiko-seksüel bir patolojidir. Psiko-seksüel bir "bozukluk"u bulunanlar isteseler de askerliğe alınmazlar. Eğer sonradan ortaya çıkarsa da yine aynı yaklaşım sözkonusudur. Bu aşamada ise "gayri tabiî mukarenet" ile ilgili yasa devreye girer. Sözkonusu yasa ile "homoseksüel ilişki" kuran askerin TSK ile ilişiği kesildiği gibi adı geçen ilişkinin "doğal" olmadığı da baştan belirtilir! Bununla birlikte fiili durum her zaman kağıt üzerinde yazdığı gibi olmamaktadır. Eşcinselliğini gizleyerek askere gidenler ve eşcinsel olmadığı halde "askerocağı"nda kendi cinsi ile cinsel ilişkiye girenler hayatın bilinen gerçeklerindendir. Bu durum ortaya çıktığında üç yaklaşım sergilenegelmektedir. Bunlar, göz yumma, birliğin adının çıkmaması için görmezden gelme; ilgili kişileri farklı yerlere sürme; ve özellikle kendini eşcinsel olarak gören biriyse rapor verip "terhis etme" şeklindedir. Tahmin edilebileceği gibi bu yaklaşımlardan hangisinin uygulanacağı duruma, yere ve komutanlara göre farklılık gösterebilmektedir. Şüphesiz ki bütün bunlar bizim irademiz dışındaki yaklaşımlardır.
Sonuç olarak eşcinsel varoluşumuzu yadsıyan, inkâr edemediğinde erkeklik ideolojisinin malzemesi yapan sosyo-kültürel koşullara, uygulamalara ve militarist kurumlara karşı kendi iradi ve ahlâkî duruşumuzu hep birlikte geliştirmeliyiz. Bu çerçevede vicdani reddin bir hak olarak tanınması gerektiğini düşünmekte ve vicdani redlerini açıklayan arkadaşları destekliyoruz.

 

İzmir Savaş Karşıtları Derneği
Antimilitarist Feministler

Sevgili arkadaşlar,
Şu anda var olan savaş durumu bir yana, bu coğrafyada var olan militarizme karşı verilecek en somut yanıtın ve karşı duruş tavrının vicdanımızla, bireysel tercihlerimizle uzlaşmayan yaptırımları reddetmekten geçtiğini biliyoruz. Vicdani reddin temel bir insan hakkı olduğu ve gücünü bireyden, bireyin yaşamsal tercihlerinden aldığını düşünüyoruz.
Bu bağlamda, vicdani ret hareketine yeni bir ivme kazandırmasını dilediğimiz eyleminizi desteklediğimizi bildirmek istiyoruz.